ÜFTÂDE HAZRETLERİ Osmanlı Pâdişah larından Kanûnî Sultan Süleymân Hân zamanında,Bursa da yaşayan büyük velîlerden.1490 H.895 senesinde...


"Yâ câmial-kebîr ve yâ mecma alkibâr,
Tûbâ limen yezûrüke fil-leyli vennehâr."
Mânâsı:
Ey Ulu câmi! Ey büyüklerin toplandığı yer!
Seni gece-gündüz ziyâret edenlere olsun
müjdeler!
Bir gün rüyâda Seyyid Emîr Buhârî hazretlerini gördü.Bizim câmide vâz ve nasîhat eyle!" emri üzerine, sabahleyin Emîr Buhârî Câmiinde vâz ve nasîhate başladı.Muhammed Üftâde, uzun boylu,müşfik bakışlı, devamlı tebessüm hâlinde olan bir zâttı.Görünüşü ile etrâfındakilere güven ve îtimâd telkin eder, herkesin takdîrine mazhâr olurdu.Kur'ân-ı kerîm okurken,güzel sesinde sanki ağlıyormuş hâli müşâhede edilirdi.Kimsenin kalbini kırmaz, kalb kırarım korkusuyla kendine hakâret edenlere bile hiç karşılık vermezdi.Câmiye sabah herkesten önce gider,yatsı namazından sonra orada gece geç vakitlere kadar ibâdet ederdi. Bâzı geceler evine giderken, ıssız sokaklarda bir sarhoşa rastlasa, ona yardım ederek evine kadar götürürdü. Herkese yardım ettiği için, Bursalılar onu çok severdi.Vakitlerini hep ibâdet yaparak geçiren Muhammed Üftâde, tasavvuf büyüklerinin yolunda bulunmayı arzu ettiğinden, bir velînin yanında yetişmeyi çok isterdi. Bu sebeple, böyle bir velîyi hep arar dururdu. Bir gün Karacabeyli Hızır Dede isminde bir velînin Bursaya geldiğini ve Ulu Câminin yanında ikâmet ettiğini öğrendi. Huzûruna varıp, talebesi olmak istediğini bildirdi. O da kabûl ederek, Muhammed Üftâdeyi yetiştirmeye başladı.Muhammed Üftâde,hocasının verdiği her vazifeyi en güzel şekliyle yaparak hizmet ediyordu. Nefsini terbiye etmek için, nefsinin istediklerini yapmayıp,istemediklerini yapıyordu Haramlardan şiddetle kaçıyor, şüpheli korkusuyla mübahların bile fazlasını terkediyordu. Bu şekilde hocası Hızır Dedenin terbiyesinde sekiz yıl canla başla çalıştı. Onun vefâtından sonra da Şeyh-i ekber Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin rûhâniyetinden istifâde ederek kalb gözü açıldı, kemâle gelip olgunlaştı. Her nefes alıp vermesinde Allah(c.c.)ü teâlâya hamd eder,cenâb-ı Hakkı bir an olsun hatırından çıkarmazdı. Lüzumsuz hiç konuşmazdı.Konuştuğu zaman da hikmetler saçar,dinleyenlerin herbiri, kâbiliyeti kadar istifâde ederdi. Onun bu konuşmalarını talebesi Azîz Mahmûd Hüdâyî Vâkıât adlı eserinde topladı.Muhammed Üftâde, hocasından sonra talebeleri yetiştirmek üzere dergâhta ders vermeye başladı. Onların en iyi şekilde yetişmesi için gayret gösteriyor, hocasının kendisini yetiştirdiği gibi onları irşad ediyordu. Muhammed Üftâde hazretlerini sevenlerden fakir bir kimse vardı. Her sene hac mevsiminde hacca gitmek ister, fakat gidecek parası olmadığı için de bu arzusuna nâil olamazdı. Üzüntüsünden hiç yüzü gülmez, gözleri hep hacca gidenlerin yolu üzerine takılır kalırdı. Hanımı, yüzü gülmeyen kocasının bu hâline çok üzülürdü. Yine bir sene parası olmadığı için hacca gidemeyen bu fakir, hanımına; "Eğer bu sene de hacca gidemezsem, seni üç talak ile boşadım." dedi. Günler geçti. Kurban bayramı yaklaştı.Fakiri bir düşüncedir aldı. Hacca gidemezse,hanımı boş olacaktı. Bir yerden de borç bulup hacca gidememişti. Ne yapacağını şaşırdığı bir gün, aklına Muhammed Üftâde geldi. Hemen huzûruna gidip, ağlayarak durumunu anlattı. Muhammed Üftâde; "Bizim Eskici Mehmed Dedeye git, bizim selâmımızı

Bâğ-ı aşkın andelibi, hazret-i Üftâdedir.
Dertli âşıklar tabîbi, hazret-i Üftâdedir.
Vâsıl-ı kâmil odur, tevhîd-i Zâta şübhesiz,
Gösteren râh-ı Hüdâyı hazret-i Üftâdedir.
Eyleyen rûhundan istimdâd erişir matlûba,
Halleden her müşkilâtı, hazret-i Üftâdedir.
Sıdkile ol Hüdâî eşiğinde dâimâ,
Bil hakîkat kutb-ül-aktâb hazret-i Üftâdedir.
Üftadenin; Hutbe Mecmûası ve Dîvân adlı iki eseri vardır.Üftade hazretlerinin yazdığı ve halk arasında meşhûr olan bir şiiri:
Hakka âşık olanlar,
Zikrullahtan kaçar mı?
Ârif olan cevheri,
Boş yerlere saçar mı?
Gelsin mârifet olan,
Yoktur sözümde yalan,
Emmâreye kul olan,
Hayr ü şerri seçer mi?
Gerçek bu söz yârenler,
Gördüm demez görenler,
Kerâmete erenler,
Gizli sırrın açar mı?
Üftâde yanıp tüter,
Bülbüller gibi öter,
Dervişlere taş atan,
Îmân ile göçer mi?
MESNEVÎ OKUT
Üftâde hazretleri, dergahta talebelere ders verdiği zamanlarda, bir gece rüyasında Mevlana Celâleddîn-i Rûmîyi gördü. Mevlana Celaleddîn-i Rûmî buyurdu ki Talebelere bizim Mesnevîden de okutunuz!" O da Farsçayı bilemiyorum.deyince, Mevlanâ hazretleri; "Sen başla bir kere, Allah(c.c.)ü teâlâ yardım eder.buyurdu. Ertesi sabah,hiç Farisî bilmediği halde, kırk yıldır Farsça tahsîli görmüş gibi Mesnevîden vâz ve nasîhat vermeye başladı.BURSA DAN KÂBEYİ SEYRETTİ Bir ikindi vaktinde, Muhammed Üftâdenin yanına yaşlı bir kimse geldi.Efendim! Bu sene çocuklarımla birlikte hacca gitmiştik.Vazifelerimizi yaptıktan sonra, maddî gücüm olmadığı için onları getiremedim. Yanlarına bir mikdar para bıraktıktan sonra, kendim geldim. Eğer onları buraya getirmek mümkünse, getirmenizi istirham edecektim."diye yalvardı. Üftâde de; "Sağlığımda kimseye söylemezseniz getirelim." buyurdu.Hacı da söylemeyeceğine söz verince, Üftâde hazretleri adamın yönünü kıbleye doğru çevirdikten sonra; "Şimdi bakınız! Kâbe-imuazzamanın yanındaki namaz kılan şu kimseler hanımın ve çocukların değil mi?" buyurdu. Adam hayretle binlerce kilometre uzakta bulunan Kâbenin yanındaki çocuklarını gördü. Üftâde, namaz kılan çocuklara hitâb ederek; "Annenizle birlikte,Harem-i şerîfin dışındaki deveye binip acele geliniz!" buyurdu. Çocuklar, namazlarını bitirir bitirmez annelerini aldılar ve dışarı çıktılar. Dışarda bir devenin beklediğini gördüler. Üçü birden deveye binip Bursa ya doğru sürdüler. Devenin her adımı, gözün görebildiği uzaklığı katediyordu. Kısa bir zaman sonra deve, çocuklarla birlikte yanlarına geldi. Üftâde, deveye bir şeyler söyleyince, birden kayboldu. O, hacıya da;"Bunu sakın kimseye söyleme!" diye tekrar tenbih eyledi.
ÜFTADE HAZRETLERİ TÜRBESİ NASIL GİDİLİR YOL TARİFİ AL
HOW TO GO TO THE UFTADE HAZRETLER TOMB GET DIRECTIONS
COMMENTS